- Mayının üstüne diz çökmek tehlike arz edebilir. | - Could be dangerous kneeling on a land mine. |
Annemle babamı Rahl'ın önünde diz çökmek için mi öldürdün? | You murdered my mother and father, all so you could kneel before Rahl. |
Ayakta mı durmak istersin diz çökmek mi? | Would you like to stand or kneel? |
Ben, diz çökmek ve teşekkür etmek? | Now get on your knees, and thank me! Me, kneel and thank you? |
Beyhude çabalarla diz çökmek niye, Brütüs? | Doth not Brutus bootless kneel? |
Ben sadece Tanrı'ya diz çökerim. | I kneel only to God. |
Ben sadece kralımın önünde diz çökerim. | - I kneel before my king. |
Ben sadece kralın önünde diz çökerim. | I'll only kneel before him. |
Diz çökmem gerekirse, çökerim! | If I have to kneel, then I will! |
Dişlerimi fırçalarım yıkanırım yatağın önünde diz çökerim. | And I clean my teeth... wash... kneel by the bed. |
(Dizlerinin üzerine çöker ve ayaklarını öper.) | And he kneels and kisses her foot. |
-Ama annem hep diz çöker. | - Mam always kneels. |
-Evet, herkes küvetin etrafında dizlerinin üstüne çöker ve elma yakalamaya çalışırdı | Yeah, that's where everybody kneels around a tub and bobs for the apples. |
Ancak, İmparatoriçe, İmparatorun önünde diz çöker tıpkı kocasının önündeki bir kadın gibi. | But the Empress kneels to the Emperor as a wife to her husband |
Atalarımızın adetlerine göre, İmparator dul İmparatoriçe önünde diz çöker, annesinin önündeki bir oğul gibi. | According to our ancestral customs the Emperor kneels to the Empress Dowager as a son to his mother |
Caddeden aşağı koştum, dizlerimin üstüne çöktüm, dizimin üstüne aldım onu, dudaklarının biraz oynadığını görüyordum, konuşmak istedim, "Hadi, Steven, iyisin?" | I ran down the street, knelt down on my knees, and put him on my lap, and I was just seeing his lips moving a bit, and l want to talk, so I'm, like, "Come on, Steven, you all right?" |
Cesedinin yanında diz çöktüm ve ağladım. | I knelt by his body and I wept. |
Diz çöktüm ve onu sım sıkı kendime çektim. | " I knelt and pressed her tight against me |
Soğuk cesedinin önünde diz çöktüm ve eski sözleri mırıldandım. | I knelt beside his cold body and said the old words. |
Ölüm döşeği önünde diz çöktüm. | I knelt by the bed of death. |
Efendim! Ben, öksüz Nodar Zalikashvili sizin sadık hizmetkarınız, önünüzde diz çöküyorum. | My lord, I, Nodar Zalikashvili, an orphan and your loyal servant, am kneeling before you. |
Senin önünde diz çöküyor değilim tüm insanlığın acılarının önünde diz çöküyorum. | I am not kneeling to you. I am kneeling to all human suffering. |
Önünde diz çöküyorum. | I am kneeling before you. |